Την Κυριακή 29 Ιανουαρίου 2023 δημοσιεύτηκε στην ιστοσελίδα της Habertürk συνέντευξη του γνωστού δημοσιογράφου Mehmet Şimşek με τον διευθυντή της Πατριαρχικής Μεγάλης του Γένους Σχολής Δημήτριο Ζώτο.
Στην σχετική ανάρτηση γίνεται επίσης αναφορά στην μακραίωνη ιστορία της Σχολής.
Geçen yılın son günlerinde İstanbul’un tarihi semtlerinden Fener, pek alışılagelmedik bir hareketliliğe sahne oldu. Haber ajansları İstanbul’un en eski eğitim kurumlarından Fener Rum Ortaokulu ve Lisesi’nin bir günlüğüne ziyaretçilerine kapılarını açtığını duyurdu.PlayUnmute
Haberde; halk arasında ‘Kırmızı Mektep’ olarak da bilinen okul ‘bir günlüğüne’ yeni yıl kermesiyle ziyaretçilerini kabul ettiğine dair ifadeler yer aldı. Kapıda uzun kuyruklar oluştu. Kimi fotoğraf çekmek, kimi bugünün anısına bir şeyler satın almak kimi de hep uzaktan görüp geçtiği tarihi okulun mimarisini yakından görmek için geldi.
RUHBAN OKULU BİLE DİYENLER VAR…
Okulun halk arasında İstanbul Rum Ortodoks Patrikhanesi ile karıştırıldığı çok bilinen bir gerçek.
Bununla da kalsa iyi…
Bu köklü eğitim kurumunu Heybeliada’daki Ruhban Okulu ile karıştıranlar bile var…
SANCAKTAR YOKUŞU’NDAN TIRMANIŞ…
Okulu yakından görüp tanımak, yetkilileriyle görüşüp konuşmanın tam sırasıdır diye düşünüp kameraman arkadaşım Arda Ekeş’le puslu bir İstanbul sabahında Fener’de buluşuyoruz. Son derece dik olan Sancaktar Yokuşu’ndan adeta tırmanarak kırmızı tuğlalı binanın kapısına ulaştığımızda nefes alıp vermemiz hızlanıyor. Disneyland şatosu izlenimi veren bu masalımsı okulun içine girmeden önce bir girizgâh yapmakta fayda var…
İSTANBUL’UN FETHİNDEN 1 YIL SONRA
İstanbul’un fethinden hemen sonra Fatih Sultan Mehmet’in dönemin patriği Gennadios’a fermanla tanıdığı özel haklar çerçevesinde 1454’te kurulduğu bilinen okul önceleri “Patrikhane Akademisi”, “Mekteb-i Kebir” gibi isimlerle anılıyor.
Bu okuldan mezun olmuş kişiler başta Eflak Boğdan Beyleri olmak üzere Osmanlı İmparatorluğu’nun en yüksek mevkilerinde görev aldı. Bu Fenerli Beyler arasında sarayda baş tercümanlık görevinde bulunanların yanı sıra patrik ve yüksek din görevlileri olanlar da vardı. Fatih döneminde okulun yetkilileri din görevlileri arasından seçildi.
Teolojik ağırlıklı eğitim aynı zamanda antik ve çağdaş felsefe, klasik filoloji ve edebiyatı da kapsıyordu. Tarihi kayıtlarda okulda ders veren hocalar ise bir döneme damgasını vurmuş olan isimler. İşte onlardan bazıları; baba ve oğul Zigomalar, Teofilos Koridaleus, Aleksandros Mavrokordatos, Evgenios Vulgaris, Konstantin Kumas, meşhur Osmanlı musikisi üstadı Dimitri Kantemir ve okulu inşa eden Mimar Konstantinos Dimadis…
19. YÜZYILDA KLASİK EĞİTİME GEÇİŞ
Okul uzun bir dönemden sonra 1861’de klasik eğitim veren bir liseye dönüştü. Günümüze ulaşmayı başaran bu heybetli bina 1880’de okulun mezunlarından Dimadis tarafından inşa edildi. 1903’de okulun bünyesine, ilkokul öğretmeni yetiştirmeye yönelik klasik filoloji ve pedagoji ağırlıklı eğitim veren bir bölüm de dahil edildi.
INSTAGRAM FENOMENLERİNİN E(T)TİĞİ
Bu uzun girizgâhtan sonra mekânın içine girelim şimdi.
Okul müdürü Dimitris Zotos Bey karşılıyor bizi…
Dimitri Hoca, medyada çıkan o ‘yanlış bilgi’yi düzeltmekle başlıyor:
Okulumuz şu anda faaliyette olan bir kurum. Öğrencilerimiz ders yapıyor. İmkanlar çerçevesinde misafirlerimizi ağırlamaya çalışıyoruz. Çok yoğun taleple karşılaşıyoruz. İnsanlar çok ilgi gösteriyor. Bu bizim için çok güzel bir şey. Bir taraftan okulumuzun patrikhane, ruhban okulu veya herhangi bir başka kurum olmadığını; bir Rum okulu olduğunu, eğitim hizmeti verdiğini ve ülkemizdeki okullardan herhangi bir farkının olmadığını anlatıyoruz.
Okulumuzun sadece ziyaretçilere ‘yılda bir kez’ kapılarını açtığı şeklindeki haberler bizden kaynaklı değil. Bu haberler Instagram fenomenleri olarak adlandırabileceğim kişilerin yapmış olduğu tanıtımlardı. Hâl böyle olunca da insanlar akın etti buraya. Çok yoğun bir kalabalık oluştu. İnsanların okulu görmekten dolayı çok memnun olduklarını gördüm. Yoğunluktan ötürü okulumuzu tam olarak göremediler. Doğrusunu söylemek gerekirse bundan rahatsız olduk. Bu işi daha organize şekilde düzenlemek zorundayız. Kermesimizin amacı okulumuza maddi destek; maddi durumu olmayan öğrencilerimize yardımcı olmasıdır. Her sene kermes düzenliyoruz. Yakın döneme kadar kendi içimizde yapıyorduk; ancak son zamanlarda cemaat dışına taşıdık. Biraz daha organize bir şekilde bu işi önümüzdeki senelerde yapmayı planlıyoruz.
“NEWTON’IN TEORİLERİ İLK KEZ BU OKULDA OKUTULMUŞ”
Bu notu düştükten sonra sözü okulun tarihine getiriyor Zotos:
Fatih Sultan Mehmet çok farklı bir padişah. İstanbul’u aldıktan sonra ilk patrik olan Gennadios’a birtakım haklar veriyor. Bu haklar içinde okul açılması da var. Patrik de Bizans döneminden beri var olan Patrikhane Akademisi’nin devamı olarak bizim okulu kuruyor. Daha sonra dönemin modern eğitimine geçiyor. Kuruluş yıllarında okulun amacı din adamı yetiştirmek, kiliseye nitelikli din adamları sunmak. O dönem Avrupa’da tanınan eğitimcileri bünyesine katıyor. Çok önemli eğitim programları uygulanıyor. Sözgelimi Newton’ın teorilerinin ilk olarak Osmanlı topraklarında bizim okulda okutulduğu söyleniyor.
MİMAR DİMADİS’İN REKOR ZAMANDA YAPTIĞI BİNA
Günümüzdeki binanın tarihi 141 yıl öncesine dayanıyor.
Dimitri Hoca, binanın rekor bir zamanda tamamlandığının altını çizerek, mimarının da bu okuldan mezun olmasının haklı gururunu yaşıyor:
“Zaman içinde yeni bir binaya ihtiyaç duyuluyor ve yarışma açılıyor. Şu anda Selanik’te Aynoroz diye bilenen bölgedeki bir manastır tarafından açılan bir yarışma bu. Yarışmayı kazanan da okulun mezunlarından olan bir mimar. İsmi Kostantinos Dimadis. Projesi kabul ediliyor. 2,5 sene gibi çok kısa bir sürede rekor zamanda tamamlıyor. Böylesine muhteşem bir yapıyı bu kadar kısa sürede inşa etmek gerçekten o dönemin şartlarında çok zor. Fakat bunu başarıyorlar. Eylül 1882’den beri Fener Rum Erkek Lisesi, bu binada hayatını devam ettiriyor”.
FENER’İN AYDINLATTIĞI MEZUNLAR
Dimitri Hoca, okulun mezunları arasında Osmanlı bürokrasisine damgasını vuran kişilere dikkat çekiyor:
Okulumuzun mezunlarına gelirsek; Dimitri Kantemir’i müzikle ilgilenen insanların tanımaması mümkün değildir. Okulun kuruluşundan Cumhuriyet’in ilk yıllarına kadar patrik olarak hizmet edenler, Rum toplumunun en önde gelen fikir insanları bu okuldan yetişmedir. Yine Osmanlı’da çok kritik görevler üstlenen Fenerli Rum Beylerin yetişmesinde bu okulun çok katkısı vardır. Aynı zamanda okulumuzun mezunlarının sarayda tercümanlık hizmeti verdiği bilinmektedir. Bunların içinde Voyvodalık görevine getirilmiş olan kişiler vardır.
Son dönemde okulumuzun yetiştirdiği ve bizim cemaat için çok önemli bir isim Dimitris Frangopulos. Kendisini birkaç yıl önce kaybettik, Zoğrafyon Okulu’nun müdürüydü. Benim de hocamdı. Ayrıca dünyaca tanınan Yunan dilbilimcisi Baykleris yine okulun mezunu. Onun dışında doktorlar, bilim adamları, Rum topluma yön veren kimlikler de bulunuyor.
KIRMIZI TUĞLALAR MARSİLYA’DAN GETİRİLMİŞ
Halk arasında ‘Kırmızı Mektep’ olarak nitelendirilen binanın kırmızı rengini ve okulun mimarisinin arka planını soruyorum Dimitri Hoca’ya.
Aldığım yanıt kendi içinde bir serüveni barındırıyor:
“Okulumuzun tarzıyla alakalı olarak birkaç görüş var. İşin uzmanı değilim; fakat bana daha yakın gelen görüş yapıda karma bir anlayışın hüküm sürdüğü. Helenistik dönemden birtakım izler var, Avrupa’da çok kullanılan tarzlardan örnekler var. Yapı olarak tuğla olmasından ötürü farklı bir kategoriye konulabilir sanki. Okulumuzun tuğlaları Fransa’dan geldi. Marsilya tuğlasıdır. Gemilerle buraya taşınmış, milyondan fazla tuğla kullanılmış. Bunu da inşaatta çalışan kalfaların not defterlerinden öğrenebiliyoruz. İstanbul’a çok güzel bir yapı kazandırılmış. Son ciddi deprem 1999. O depremden sonra çok basit çatlakların dışında bir şey olmadı”.
OKULUN İÇİNDE BİR MÜZE
Okuldaki tören salonun büyüleyici atmosferine getiriyorum sözü. Dimitri Hoca da farklı düşünmüyor:
“Tören odasının tavanında freskler var. Sanat eseri olarak görüyorum. Sembolik olarak da çok önemli. Orada Antik Yunan’dan filozof ve bilim adamları var. Tavanın tam ortasında Ortodoksluk inancına göre eğitimin koruyucusu kabul edilen üç azizimiz var. Bunlar yanyana resmedilmiş. Altında da bir haç var. Bunlar bir dönem kapatıldı. O dönemler okulda değildik. 2000’in başında okulun geçirmiş olduğu restorasyondan sonra onlar açıldı.
İMKANLAR KÜÇÜK İHTİYAÇLAR BÜYÜK
Günümüzde apartmanlara sıkıştırılmış bazı üniversitelere bakıldığında deyim yerindeyse Everest tepesini andıran binanın bakımındaki sabit ve değişken maliyetleri tahmin etmek zor değil.
Zotos Bey, kolay olmadığını söylüyor:
“Okulumuzun bakımı çok zor. Yığma bir bina, ahşabı çok. 140 yaşında olan bir bina. Elimizden geldiği kadar okulumuza iyi bakmaya çalışıyoruz; fakat imkanlarımız kısıtlı. Bağışlarla idare etmeye gayret ediyoruz. Daha profesyonel bir bakıma ihtiyacı var. Okulumuzla alakalı çalışma yapmak isteyen, restorasyon yapmak isteyen kurumlar var. Zaman içerisinde bunların gerçekleşmesini arzu ediyoruz. Bu sadece bizim değil İstanbul’a, Türkiye’ye malolmuş sembol bir bina”.
“KEŞKE DAHA FAZLA ÖĞRENCİYE EĞİTİM VEREBİLSEK”
Okulun verdiği eğitim ve öğrenci profilini merak ediyoruz.
Dimitri Hoca konuşmasını şöyle sürdürüyor:
Okulumuzun dersleri çok fazla. Biz Fen derslerimizi Rumca yapıyoruz; fakat Türkiye’deki müfredatla yapıyoruz. Çocuklarımıza bütün öğretmenlerimiz yardımcı oluyor. Öğretmenlerimiz gayet yeterli. Bu okulun tarihini biliyorlar, kendilerine yüklenmiş olan misyonun farkındalar. Hepsi bir araya gelince başarı beraberinde geliyor. Öğrencilerimiz İstanbullu ve Antakyalı Rumlardan oluşuyor. Menşeileri hiç önemli değil. Amacımız en iyi eğitimi verip buradan mezun etmek. Keşke daha fazla öğrenciye eğitim hizmeti versek diye düşünüyoruz. Okulumuzda sadece 40 öğrencimiz var. Sınıflarda 5-6 öğrencimiz bulunuyor. Ortaokul ve lise olarak faaliyet gösteriyoruz. Okulumuz Lozan Antlaşması’na göre sadece kendi cemaatine ait ailelerin çocuklarını kabul edebiliyor. Bir de Yunanistan’dan Türkiye’ye gelmiş Yunan vatandaşları okulumuzda farklı bir statüde okuyabiliyorlar. Başarı göreceli kavram. Üniversiteye girişlerde öğrencilerimizin başarılı olduğunu düşünüyorum. Başarıyı daha da yukarı çekmek için sürekli çalışmalar yapıyoruz.
FENERLİ BEYLER’DEN GÜNÜMÜZE TARİHSEL MİSYON
Yazının başında okuldan mezun olanların Osmanlı diplomasisindeki fonksiyonuna kısaca değinmiştim. Dimitri Hoca geçmişten günümüze tarihi sürekliliği hatırlatarak şunları belirtiyor:
“Eğitimin, okulların iki ülke arasındaki birtakım anlaşmazlıkları, yaşanmasını istemediğimiz bazı durumları önleyebileceğini düşünüyorum. Geçmişteki bazı etkinliklere Türkiye ve Yunanistan’ın Milli Eğitim Bakanları gelmişti. Aynı görüntülerin tekrar yaşanmasını istiyoruz. Batı Trakya’daki ve buradaki okulların iki ülkenin daha da yakınlaşması için çok önemli rol üstleneceğini düşünüyoruz”
İMPARATORLUKTA RASATHANEYE SAHİP TEK OKUL
Bir yerlerde unuttuğumuz tam bir ‘İstanbul beyefendisi’ tavrıyla bizi karşılayıp uğurlayan Dimitri Zotos Bey’den ayrıldıktan sonra kaynaklara dönerek haberimizi tamamlamak istiyorum.
Okul 1804-1825 ve 1837-1849 tarihleri arasında Mavrokordatos’un konağında eğitim faaliyetlerini sürdürdü. Başlangıçta teoloji, felsefe ve klasik çalışamalara büyük önem verildi. Ancak ortaya çıkan yeni ticaret burjuvazisi müfredatın daha çok pozitif bilimlere öncelik vermesini talep ediyordu. Bu yeni anlayışla okul İmparatorlukta rasathaneye sahip olan tek okul olacaktı.
Ve tarihi kayıtlardan ilginç bir belge:
Yunan harfli Türkçe (Karamanlıca) matbuatının en önemli isimlerinden biri olan Evangelinos Misailidis’in Anatoli gazetesinde 1880’lerde yer alan bu ilandan Misailidis’in tam da okulun bulunduğu Kebir Mektep sokağında oturduğunu öğreniyoruz. İlanda Misailidis’in evinin arkasında uygun fiyatlı bir arsa satıldığı söyleniyor….